3 Kasım 2010 Çarşamba

Bu sabah sana dair olan şeyler.. Aslında her sabah..

Söyleyecek çok sözüm varken ben sus demeyi seçiyorum, çünkü acıyorum bu dünyaya, bu haline.. Ne kadar uğraşırsa uğraşsın olamıyor.. Hayır zannettiğinden de kötü.. Olacak mı olacaklar bilemiyorum..
Söyleyecek çok sözüm varken ben onu seçmiyorum.. Kavgalarımdan, dövüşlerimden, vuruşlarımdan bahsediyorum.. Sahi, çok hırpalanıyorum ben..
Tüm bunları arasında kalp aşkla kavgayı da becerebilir mi dersin?? Ben sanmam, sansam yapardım.. Sanmaya ve yapmaya çalışıyorum.. Belki diyorum, hayatta bazı şeyler yolunda gitsin diye ondan vazgeçiyorum ve yoluna girmiyor hiç bir şey, bari o da girsin ve .. Bırak dağınık kalsın geriye kalmış sözcükler.. Söyleyemediğimiz ve yıllar sonra itiraf olarak karşımıza dikilen şeyler, hayır itiraf olarak bize diretilen sözcükler.. İstesem de konuşamıyorum artık..
Dahası, artık her şeyi dağıtmayı da beceremiyorum, haddimi aşıp da uzaklardan bağıramıyorum, hayata utangaçlığım ve de üşengeçliğim dünden, yarına hızla koşmak istiyorum, ama olmuyor, neden? Neden? 
Büyük bir boşluktan aşağı düşmüyorum da aslında, tutunmaya çalışıyorum ve ara ara düşüşler yaşıyorum, düşmeyi ister miydim?? Bilmiyorum, çünkü ben artık kendimi tanıyamıyorum.. Seni inkar ettiğim dönemlerdeki ben daha akıllı daha seçkindim.. Neden böyle oldu peki?? Seni sevdiğimi bilmek akıl alıyor, sen akıl alıyorsun.. Ya şimdi sonuna dek inkar etsem?? Olmayacak.. Ama ben yaşayamıyorum senle.. Bu beni öldürüyor, durup durup düşünüyorum "ya gelmezsen?" diye.. Şunu bil ki ben bu sorunun cevabını az çok biliyorum.. Gelmezsen, ben büyük bi çukurdan yukardaki cehennemi izleyeceğim, ona katılacağım ve güleceğim.. Kendimi de buna hazırlamaya çalışıyorum, sen uzaklaştıkça senden kaçmak zorlaşıyor, açıklamak zorlaşıyor kendime.. Sözcüklerinden anlam çıkarmak iğrenç.. Seni sensiz sevmek de öyle.. 
Ardından, sen yokken beni serbest bırakmıyorsun, hep seni düşünürken başkalarına odaklanamıyorum, onları seviyorum.. Bırak izin ver, gözünün önünde onlarla sevişeyim.. 
Aklımı toparlamak oldukça zor.. Sevmeye çalışmak.. Çabuk gel ne olur.. Ben dayanamıyorum.. Senden uzakta .. Olmuyor.. Ne dersen de, ne olursan ol.. Bi tren uzağımdan öteye gitme.. 

1 Kasım 2010 Pazartesi

Yine aylardan kasım..

1 kasım. arkadaslarımın dogum günü özledim..
bugün eve yeni bi kız geldi 23 yasında ve yüksek lisans öğrencisi
ve ben artık bu evde kalmak istemiyorum
bu düşüncemi, virüs gibi tüm dünyaya karşı koyamayacaklarıo bi şekilde yaymak istiyorum..
burda kalmak istemiyorum!!
ne salagım
sosyal hayat istemiyordum
insanlardan uzak olmak istiyordum
ve de yalnız kalmak
hayatta beni tek mutlu eden sey bu

ve o
evet onu arzuluyorum
onu istiyorum
benim olmalı diyorum benim benim benim!!
ellerimi tutmalı
gözlerimin içine baktığında sımsıcak olmalıyım
onun gözlerinde ben dünyayı tatmalıyım
engin denizleri aşıp, onun kucağında durmalıyım

ama ne yapacağımı bilemiyorum
sanki her gün ben kendi gözümden düşüyorum
çünkü yapmak istemediğim şeyleri yapmaya
kendi kendimi zorluyorum
bu da özsaygımı zedeliyor

evet korkuyorum
her zamanki gibi
insanlara kendi düşüncelerimi
kendi fikirlerimi
dahası kendi isteklerimi söyleyip
tepkilerinin aşırılığından sonradan özür dilemek zorunda olacakları ve benim onları asla affedemeyeceğim gerçeğiyle yaşamak zorunda olmaktan dolayı korkuyorum..

ama yapmak zorundayım.. daha fazla katlanamıyorum..
onu elde etmenin tek yolu önce kendimi ele geçirmek..
bedenimden 93 cnm uzakta giden ruhumu yakalayıp vücuda hapsetmek

sabahlara kadar ağlarsam acaba?? gerçek olur mu dersin??

kasım geçer de, kış güneşi yüzümüze gülümserler mi??

senin yüzün kızarmadan benim mutlu bi evim olabilir mi??

ölmeden önce bi kez öpebilir miyim onu??


aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaahhhhhhhh!!!            hasiktir!'